Latmos

“Sonra onlar kayıkları karaya çektiler ve her şeyi bırakıp İsa’nın ardından gittiler.”
Luka’nın 1. Pazarı

Bafa gölünün kıyılarına sis çökmüş, nem havada asılı kalmış ama ilk başta kendini hissettirmiyor. Ne zaman çantaları omuzluyoruz, yola koyuluyoruz nem ensemizden yapışıveriyor. Kapıkırı köyünde çadırlarımızı bırakıyoruz, köyün çıkışındaki sadece lazım şeyleri bulabildiğiniz bakkalda -ne güzel bir şey, kafa karışıklığına neden olmuyor- erzakları tamamlıyoruz.  Memlekette “Karia Yolu” denilen güzergahın bir kısmını yürüyeceğiz.

Pagan zamanından Anadolu’nun Hristiyan keşişler için sığınak olduğu zamanlara, Roma’dan Osmanlı’ya kadar kutsal bir pelerinle dolaşan Latmos (Beşparmak) dağı, halen daha Yunanistan’daki keşişlerin hasretle bahsettiği ruhani bir merkez.

İncil veya Kazancakis’in “Günaha Son Çağrı” kitabını okuyanların bilecekleri yer isimleriyle benzerlikler kurmaya çalışıyorum. Bafa gölü benim için -her ne kadar benzemese de- Nasıra veya Celile göllerini anımsatıyor. Granit taşların üzerine vuran güneş, münzevi bir hayat yaşamak isteyenleri yoldan çıkartmak için akıl çelen bir güzellik sunuyor. Latmos’un kutsallığı belki de Halkidiki Yarımadası’nın doğusundan bir dal gibi uzanan Athos Dağı ile eşleştirilebilir. Latmos dağındaki ilk keşişlerin Arap Yarımadasındaki baskılardan kaçanlardan olduğu düşünülüyor. Tıpkı Athos dağında kardeşlik temelinde manastırlar kuranlar gibi.

Büyük Menderes nehri ile Dalaman çayı arasında birçok bölgede izine rastladığımız Karia uygarlığının önemli kentlerinden biri olan Herakleia, şimdilerde Karia yolu olarak bilinen rotanın bir ucunda bulunuyor. İçeriye doğru ilerleyen rota ile 3-4 günlük bir yürüyüşle bir başka Karia kenti olan Alinda’ya ulaşabilirsiniz. Bu seferki rotamız Bafa gölünün kıyısı Kapıkırı’dan başlayıp Herakleia’ya uğrayarak, Yediler Manastırı’na tırmanmak, yolda insanları Zeus’a tapınmaya ikna eden kayalara hayran kalarak, prehistorik zamanlardan kalan kaya resimlerini ulaşmak ve Gölyaka’ya inerek, kıyıdan Antik dönem kalıntıları eşliğinde Kapıkırı köyüne geri dönmek olacak. Yürürken ekipmanınız erzağınız nasıl önemli ise, şahit olduğunuz doğal ve kültürel güzellikler de bir o kadar önemli. Karia yolu erzak temini açısından zorlanabileceğiniz bir yol, ancak yürürken hayran kalacağınız onca şeyle karşılaşacaksınız ki, bedeninizin zorlandığını ancak 4 gün sonra fark edeceksiniz.  

Yediler Manastırı
Yediler Manastırı

Bu bölge aynı zamanda Genç Pavlus isminde bir aziz ve kaya tırmanışı ile anılmakta. Burada yürüyüş severlerin aklını karıştıran küçük bir benzerliğe değinmek isterim. İsa’nın havarilerinden olan ve Anadolu’da yürüyen, birçok trekking rotasına adını vermiş olan Aziz Pavlus, Genç Pavlus ile aynı kişi değil. Genç Pavlus aslen Bergamalı olup, annesi ve babasının ölümünden sonra köyünde domuz çobanlığı yapan, abisinin sayesinde de manastır hayatıyla tanışan birisi. Latmos dağında inzivaya çekilen Genç Pavlus, kerametleri sayesinde aziz muamelesi görmüş. Kapıkırı’dan ayrılırken, keşiş hayatını andıran sade ve cefakâr bir edayla sırtında devasa minderlerle yürüyen insanlar göreceksiniz.  Bu insanların aslında dünyanın dört bir yanından, Zeus’un bir zamanlar dinlendiği kayalara tırmanmaya niyetlenmiş sporcular olduğunu ancak onlara selam verip muhabbete tutuşunca anlayabileceksiniz.

Rotamız bu zamana kadar yürüdüğümüz en güzel rotaydı demek asla abartılı olmaz. Yolun işaretlenmesi oldukça başarılı. Yürüyüş boyunca çeşitli milliyetlerden insanlarla karşılaşabiliyorsunuz. Her sene bu bölgede Latmos Ultra adıyla bilinen maratonlar düzenlenmekte. İngiliz, Rus, Flaman turistlerle karşılaşıyoruz. Bacakları çizik çizik olmuş 60 yaşlarında insanlar heyecanla selam veriyor. Çadırları bıraktığımız pansiyonun işletmecisinde 90’lardan kalma birçok el yazması plan var, çoğunluğu Almanca. Bölgenin arkeolojik kazı çalışmalarını ağırlıklı olarak Almanlar yapmış. 1700lü yıllarda bölgeyi ziyaret eden İngiliz araştırmacı Richard Chlander, çobanlarla birlikte yaptığı yürüyüşlerin ardından buranın önemini kavrıyor ve prehistorik önemine ek olarak, Athos bölgesi kadar değerli olduğunu yazıyor. Rehberimiz olarak yürüyüşümüzde bize yöre halkının da çok sevdiği bir kadın olan Anneliese Peschlow’un “Latmos’ta Bir Karia Kenti Herakleia” kitabı eşlik etti.

Şimdi ise yazımızın hüsranlar bölümündeyiz. Bunca satır bahsettiğimiz kültürel mirasın izinden hevesle çıktığımız yolculukta, hiçbir Freski ve kaya resimlerini bulamadan çadırımıza döndük. Her ne kadar GPS kayıtlarıyla, rehber kitaplarla yola düşsek de, yöreden kimseyi yanımıza almadığımız için saklı resimleri bulamadık. Akşam dertleştiğimiz pansiyoncu abi, kendisine hakim olamadan halimize gülüyor. Kendimizi, nasılsa önümüzdeki bahar tekrar geleceğimizi söyleyerek avutuyoruz. Ne demiş kutsal yol kanunları; yola her zaman plan yaparak çık, planlarının asla gerçekleşmeyeceğini bil, yolun senle ilgili birçok planı vardır.

Kamp alanımız

Rotanın detaylı bilgilerine ulaşmak için https://connect.garmin.com/modern/course/143969868

Yorum bırakın